Istanbul
International Hegel Congress - I

 

Önay Sözer

Diyalektik’in Kaynağına Dönüş /
Return to the Soucre of Dialectic

Abstract / Özet
 
 

Return to the Source of Dialectic

This relation tries to re-read the "introduction" of Hegel's "Phenomenology of Mind" with regard to the dialectical process of our experience with objects, which consists of the moments of the "in itself," "for consciousness," and "for us," in the light of Heideggerian interpretation of it. As we know, Heidegger has taken into consideration this subject and the concept of experience in his three essays: "Hegels Phänomenologie des Geistes" (lectures, 1923-1944); "Hegels Begriff der Erfahrung" (1942-1943); "Erläuterung der Einleitung zu Hegels Phänomenologie des Geistes" (1942). The reason, why we take ontological interpretation of Heidegger as our starting point, lies in the fact that this interpretation permits us to re-think the Hegelian problem of dialectic with its references to the sciences and the technology of our age. The relation follows essentially Heidegger in his understanding of the dia of dia-lectic both as "between" and "through." The "between" manifests itself in the process of passing from natural consciousness to the Absolute Knowledge as the Betweenness as the dialogue of these two. The adverb "through" is explained as the passage or passages which give expression to the going over of the Spirit from one of its Gestalts to other, like the corridors or galleries within the Knowledge of the Absolute. The problem for today is whether the dia of dia-lectic according to its absolute sense has lost its power to create a unity in human consciousness and in the Becoming of the Spirit, as a bitter result of the misuse of communication technology of civilization and of the decline of democracies.

Diyalektik’in Kaynağına Dönüş

Bu konuşma, Hegel’in Tinin Görüngübilimi’ne yazdığı “Bilinç Deneyiminin Bilimi” (1807) başlıklı giriş metninde ele aldığı, nesne ile deneyimimizin “kendinde”, “bilinç için” ve “bizim için” olma aşamalarından oluşan diyalektik sürecini Heidegger’in yorumunun ışığında bir yeniden okuma denemesidir. Heidegger, bilindiği gibi, başlıca üç çalışmasında bu konuya doğrudan doğruya eğilmiştir: Hegels Phänomenologie des Geistes (Hegel’in Tinin Görüngübilimi, ders, 1923-1944); “Hegels Begriff der Erfahrung” (Hegel’in Deneyim Kavramı, konferans, 1942-1943); “Erlaeuterung der ‘Einleitung’ zu Hegels Phaenomenologie des Geistes” (“Hegel’in Tinin Görüngübilimi’ne ‘Giriş’ inin Açıklanması”, konferans, 1942). Heidegger’in ontolojik yorumunun burada çıkış noktası yapılmasındaki neden bu yorumun çağımız bilim ve teknolojisine yaptığı göndermelerle Hegel’in diyalektik sorunsalını günümüz açısından yeniden düşünmeye izin vermesidir. Aynı neden bizi şüphesiz Heidegger’in yorumunu da bugünkü dünya sorunları ve diyalektik düşünmenin geleceği açısından değerlendirmeye çağırmaktadır. Hegel’in “Giriş”teki düşüncelerini onun aldığı felsefi kararlar olarak okuyan Heidegger’in bu kararları aynı zamanda kendi kararları gibi baştan sona gözden geçirdiğini görüyoruz. Burada “baştan sona” demek diyalektik’in Yunan başlangıcındakini anlamını modernizmin deneyim kavramı ile geliştirerek, insanlık ve dünya tarihinin vardığı son dönem için kazanabileceği anlamla açıklığa kavuşturmak demektir. Konuşma bu plan doğrultusunda ve ilkin Heidegger’in izinde “dia-lektik” “dia”sını hem bir “ara” hem de bir “geçit” olarak anlamlandırarak Hegel’in düşüncesine uyguluyor. “Ara” doğal bilinçten Mutlak'ın bilgisine geçiş sürecinde bu ikisinin arası olarak ortaya çıkmaktadır (örneğin Tinin Görüngübilimi’nin “duyusal kesinlik” bölümünde tikel ile genelin ilişkisi); “geçit” ise Tin’in bir “Gestalt”ından ötekine geçişini, yani Mutlak’ın bilgisinin kendi içindeki “geçit”i ya da geçitleri dile getirmektedir. Kısacası “dia” bir yandan Platonik diyaloga gönderme yaparken aynı zamanda, geçit anlamıyla modernizmin “tin” kavramının “baş”ı ve “son”u bir araya getiren gelişmesinin iç ilişkisini ortaya koymaktadır. Diyalektik’in bu temeline geri dönüş çağımız için şu soruyu da birlikte getirmektedir: bugün için “ara” ve “geçit” Hegel’in görmek istediği gibi insan bilinci ve Tin’in oluş sürecinde iç içe geçerek birbirini tamamlamakta mıdır, yoksa bu tamamlamayı engelleyen bir “felaket” karşısında mı bulunuyoruz? Konuşma iletişim teknolojisi, küreselleşme ve yeni diktatörlükler gibi konuları bu kavram çifti açısından irdeleyerek sonuçlanmaktadır.

 

 

Previous

Özetler / Abstracts Hegel Kongresi 2007 Previous